MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan ne kadar haddini aşsa da kadroları ne kadar yolsuzluğa ve hıyanete bulaşmış olsa da tek çıkar yol sandıktır ve bunun dışında milletimizi baskıya karşı direnmeye çağırmanın kabul edilemez olduğu aşikardır'' dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Milliyetçi Hareket'' olarak her sorunun kaynağını bildiklerini ve sorunların çözümü için milletin yetkilendirmesini istediklerini söyledi.
Bahçeli, ''Çünkü biz diğerlerinden daha iyi yaparız, daha fazla donanımlıyız. Çünkü biz çalışmaya ve milletimizle bütünleşmeye daha çok hazırız'' dedi.
''Uzayan kol benimki olsun mantığıyla, devletin kaynaklarının yağma edildiğini'' öne süren Bahçeli, ''AKP markalı ihale mafyaları, arazi çeteleri, orman talancıları hukuksuzluktan istifade ederek vurgunlarını alabildiğine çoğaltmışlardır. Üstelik milletimiz alacakaranlık ortamlara çekilerek istismar edilmiş, yalanlarla avutulmuş ve gerçekleri görmemesi için her türlü hileye başvurulmuştur. Bu dönem tüm ayıp ve kara gündemiyle yaşanmış ve geride kalmıştır. Şimdi ileri bakmanın ve ufka odaklanmanın zamanı gelmiştir'' diye konuştu.
Merkezine insanı alan ve sosyal, kültürel, psikolojik taraflarını gözeten bir ekonomik sıçramaya mutlak anlamda ihtiyaç bulunduğunu belirten Bahçeli, şöyle dedi:
''AKP, hem demokrasi yorumunda ve kabulünde, hem de özgürlük algısında yanılmıştır, kandırmıştır ve kendi pis emellerine bu kavramları alet etmiştir. İnanıyorum ki Baasçı bir zihniyete sahip olan ve sultanlık peşinde koşan Başbakan Erdoğan'ın, demokrasiyi ve özgürlükleri hakkıyla savunmasına şaibeli geçmişi asla müsaade etmeyecektir.
AKP döneminde, kaynakla üretim arasındaki sosyal organizasyon bozulmuş, gemisini kurtaranların kaptan, gemiciği olanların armatör olduğu bir devir herkesin gözü önünde vasat bulmuştur. Türkiye önümüzdeki seçimlerde artık soluklanmalı ve geçmişin muhasebesini yaparak çıkaracağı derslerle geleceğe koşmalıdır. Türkiye'ye ses vereceğiz, sesimize kulak verilmesini isteyeceğiz.''
''TUNUS'TA BAŞLAYIP MISIR'A SIÇRAYAN...''
Tunus'ta başlayıp Mısır'a sıçrayan, Ortadoğu ülkelerine yayılma eğilimi gösteren gelişmelere de değinen Bahçeli, şunları kaydetti:
''Ne üzücüdür ki bu ülkelerde nispi bir kalıcı huzurun, hakkaniyetin sağlanabildiği tek dönemler de Türk hakimiyetinin olduğu devirlerdir. 17. yüzyıldan itibaren sömürgeciliğin iştahını artıran ve ilgisini çeken bu topraklar üzerinde ve toplumlar nezdinde hesaplar ve oyunlar bugüne kadar hiç bitmemiştir.''
''Elbette ki Fas'tan başlayıp Orta Asya'ya kadar uzanan topraklardaki ülkelerin mükemmel yönetildiklerini, demokratik olduklarını, hakkaniyet içinde bulunduklarını söyleyemeyiz'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
''Önümüzde, bir diktatörden kurtulmak isterken, tam bir kargaşa ve belirsizliğe sürüklenen ve milyonlarca insanın mağdur olduğu ve katledildiği Irak örneği durmaktadır. Demokrasi ararken devletlerini, insanlarını kaybedenlerin, ülkelerini tam bir küresel kanlı projelerin merkezi yapanların, kısaca, gökte yıldız ararken önündeki kör kuyuya düşenlerin ibret verici hallerini hatırlamakta bu açıdan yarar vardır. Bahsettiğimiz topraklar üzerindeki Müslümanlar, büyük acılar çekmektedirler.
Zorlama ve müdahaleci kuvvetlerin dışarıdan dayattığı değişimlerin sonuç vermesi tartışmalıdır. Temenni ederiz ki hak, adalet, eşitlik, istikrar, insanca yaşama, özgürlük gibi değerler kendi toplumsal zeminlerinden ivme kazansın ve değişimin dinamikleri sosyolojik karşılık bulabilsin. Türk-İslam yönetim havzalarında yaşayan milyonlarca kardeşimiz için samimi dileğimiz budur.''
''ÜLKEMİZE SİRAYET ETMESİ RİSKİ...''
''Bugünkü kargaşa ve kaosun genel gidişatı ister istemez Büyük Ortadoğu Projesi'nin varlığını hatırlattığını'' ifade eden Bahçeli, ''Öncelikle, Ortadoğu'yu etki ve tesir altına alan kaosun, ülkemize sirayet etmesi riski üzerine iyi düşünmek gerekmektedir'' diye konuştu.
Bahçeli, şunları söyledi:
''Bölücü odakların ayaklanma provaları yaptığı bir süreçte, yakın coğrafyalardaki kargaşanın kendi vatanımızda karşılık bulmaması için herkes sorumlu davranmalı, sözlerinin nereye varacağını iyi hesap etmeli ve tahriklere karşı çok dikkatli olmalıdır. Bugün komşu ülkelerde sokaklara taşmış olan kalabalıklara kulak verilmesini temenni eden iktidar zihniyetinin, Allah korusun yarın ülkemizde bir kalkışma için fırsat kollayanların eline malzeme vermekten kaçınması gerekmektedir.
Ayrıca, Başbakan Erdoğan ve AKP'nin çıkarması gereken dersler arasında ise baskı, zulüm ve iktidar gücünü kötüye kullanmanın nelere yol açabileceği hususları yer almaktadır. Yolsuzluğun, işsizliğin ve yandaşları kayırmanın toplumdaki öfkeyi nasıl bir anda patlattığını ve dış yönlendirmelere açık hale getirdiğini bu vesileyle görmek lazımdır. Dileğim seçimin, siyasi partilerin, sandığın, millet iradesinin ne olduğunu hala anlayamamış görünen otokrat dürtüleri uyanmış Başbakan Erdoğan'ın bu son hadiselerden sonuç çıkarmasıdır.
Ayrıca, Türkiye'de işleyen demokratik bir sistem vardır ve siyasetteki değişimin adresi ve yeri sandıktan başkası değildir. AKP iktidarının gitmesinin tek yolu demokratik yollardan geçmektedir ve bu milletimizin tercihiyle hayata geçecektir. Başbakan Erdoğan, ne kadar haddini aşsa da kadroları ne kadar yolsuzluğa ve hıyanete bulaşmış olsa da tek çıkar yol sandıktır ve bunun dışında milletimizi baskıya karşı direnmeye çağırmanın kabul edilemez olduğu aşikardır.''