Çukurova Genç İşadamları Derneği tarafından düzenlenen "Referandum süreci ve 2020'ye doğru Türkiye" konulu toplantıda sorulan bir soru üzerine Baykal, "İnşallah... Niye inşallah? Çünkü Sayın Genel Başkan bir açıklama yaptı. 'Baykal'ın Antalya'daki mitingine katılmasını isterimsin?' diye sorulduğunda, 'elbette isterim' dedi. Peki, çağıracak mısınız? diye sordular Kılıçdaroğlu, 'Tabii, telefon açıp, çağıracağım.' dedi. Henüz o telefon gelmedi. O telefonu bekliyorum. İnşallah en kısa zamanda o telefon gelir, ben de hiç kuşku yok büyük bir mutlulukla mitinge katılırım." açıklamasını yaptı. Salonda soruyu soran kişi "Antalya milletvekili değil misiniz ?" diye müdahale edince Baykal, "Elbette Antalya milletvekiliyim. Şu anda buradaki çalışmayı Antalya milletvekili olarak yapmıyorum. Bu konuya inanan bir insan olarak yapıyorum. Beni çağırmış bir muhatabım var (Çukurova GİAD) Sayın Genel Başkan (Kemal Kılıçdaroğlu) 'Ben çağıracağım' deyince; bunu söyledikten sonra çağırmazsa, ona rağmen benim gitmem yakışıksız olur. Yani 'çağıracağım' demiş, o çağrıyı bekliyorum. O çağrı olmazsa herhalde bir anlamı vardır. O anlamı o zaman değerlendiririz. Ben bunların anlam taşımadığını, spekülasyonlardan ibaret olduğunu umut ediyorum. İnşallah sayın genel başkan çağıracaktır. Ben de Antalya mitinginde büyük bir memnuniyetle genel başkanla yan yana olacağım." cevabını verdi.
AF KONUSUNDA KILIÇDAROĞLU İLE TERS DÜŞTÜ
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Tunceli'de gündeme getirdiği 'genel af' konusuna Baykal karşı çıktı Afın terörle mücadelede kullanılabilecek bir yöntem ve politika olamayacağın vurgulayan Baykal, bu noktanın çok iyi anlaşılması gerektiğinin altını çizdi. Bazılarının 'affı' terörü yenmek için bir siyasi yöntem olarak düşündüğünü ifade eden Baykal, af yoluyla terörün yenilemeyeceğini kaydetti. Baykal şunları söyledi:
"Terörle mücadele başarıya ulaşır. Artık toplumsal kavgayı devam ettirmekte hiçbir milli yarar yoktur. Silahlı çatışma dönemi kapanmıştır. Silahlar terk edilmiştir. Teröre tekrar başvurulmayacağı konusunda bütün millete bir güven ortaya çıkmıştır. Ancak o noktadan sonra –genel af değil– toplumsal barışı amaçlayan düzenlemeler yapılabilir. Bizde yanlış olan şey, sanki af teklif edilerek terörün sona erdirebileceği anlayışıdır. Ah keşke doğru olsa. Keşke bu kadar kolay olsa. Terörle mücadele niye yapılıyor. Bu mücadele verilirken af çıkarsa, o zaman terör amacına ulaşır. Terörün amacını içine sindiriyorsan mesele yok. Ama terörün amacını içine sindirmiyorsan o zaman durum farklı, tabii..."
"TERÖR SİYASİ BİR PROJENİN ARACI OLARAK KULLANILIYOR"
Terörün hedefi noktasında yıllarca pek çok kişinin kendisini avuttuğunu savunan Deniz Baykal, terörün arkasında bir siyasi projenin var olduğunu belirtti. Terörün kızgınlıktan, tepkiden, nefretten ve umutsuzluktan dolayı yapılan bir iş olmadığını aktaran Baykal, terörün beli bir siyasi projenin gerçekleşmesi için kullanılan enstrüman olduğunu söyledi. Baykal, "Terör korkutmaya, sindirmeye çalışarak bir şeyler elde etmeye çalışıyor. 'Eee canım yapacak bir şey yok, veriverelim' diyorsanız yapacak bir şey yok. Bunu demiyorsan; terör var diyorsan, mücadele edeceksin. Terörü besleyen kaynakları ortadan kaldırmak için ciddi çalışacaksın."
"TÜRKİYE'DE SİYASİ SİSTEMİN FRENİ KALMAMIŞTIR"
12 Eylül'de halk oylaması yapılacak Anayasa değişikliğinde toplumsal bir mutabakat sağlanamadığını iddia eden Baykal, değişikliğin gizli bir şekilde yapıldığını öne sürdü. Paketin içindeki 26 maddenin 24'ünün parlamentodaki çoğunluğun kabul edebileceği nitelikteki değişiklikler olduğunu ifade eden Baykal, "24 madde için Meclis'te bir ihtilaf yok. Kimsenin bir itirazı yok. 'Nitekim biz ayırın bu 24 maddeyi, hemen çıkartalım, işi referanduma götürmeyelim.'dedik. Ama 'hayır' dediler. Çünkü onların derdi bu 24 maddeyi çıkarmak değil. Böyle samimiyetsiz anayasa olmaz. Gizli amaçları var."
HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili düzenlemeleri eleştiren Baykal, bu iki maddenin yargı sisteminin tümünü etkisi altına almaya yönelik tasarlandığını savundu. Yargı ulus devlet ve hakimliğin güvencesi olarak tanımlayan Baykal şöyle devam etti: "Türkiye'de yargı siyasi iktidarın denetlenmesinin güvencesidir. Hem bizim büyük modernleşme projesinin temel özelliklerinin temel savunucusu, hem de siyasi iktidarın frenlenmesi, denetlenmesi açısından yargının olağan üstü büyük önemi vardır. Bu görevler sadece yargıya ait değildir. Devletin başka merci ve makamları da vardır. Bu makamların başında da cumhurbaşkanı gelmektedir. Ama ne yazık ki son dönemde ülkede yaşananlar bizim siyasi sitemimizin çok ihtiyaç duyduğu bu siyasi fren mekanizmalarını ortadan kaldırmıştır. Bir partinin en temel liderlerinden birinin cumhurbaşkanı seçilmesi ile Türkiye bir siyasi parti devletine dönüşmesine neden olmuştur. Cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı, meclisin ezici çoğunluğu AKP'lidir. Bu sistemin fereni nerede? Bizim frene ihtiyacımız yok. Böyle bir şey olabilir mi? Frensiz, dengesiz; birbirine 'dur' diyebilenin olmadığı bir siyasi yapılanma olabilir mi? Türkiye'de siyasi sistemin freni kalmamıştır. En çok da frene ihtiyaç duyulduğu bir zamanda... Bu bir soru, Türkiye'de..."
Genel başkan olma hazırlığının olmadığını dile getiren Baykal, Avrupa Birliği'nden bazı üyelerin Anayasa değişikliğine olumlu yaklaşmalarına karşı çıktı.