Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle üyelik müzakerelerinin ayağına Kıbrıs nedeniyle pranga takılmış olması tarafları sürecin kopmasını engelleme amaçlı arayışa itti.
Yaklaşık iki haftadır Brüksel-Ankara arasında yoğun bir mesaj trafiği yaşanıyor. Son derece gizli ve üst düzeyde yürütülen temaslarda, Türkiye’nin limanlarını Rumlara açmasını öngören Ek Protokol konusunda adım atmasını, bunun karşılığında da bloke edilen başlıklardan bazılarının serbest bırakılmasını sağlayacak bir formül bulunmaya çalışılıyor.
Türkiye ile AB arasında yürütülen pazarlıklarda ana rolü Komisyon’un Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle oynuyor. Ankara’ya öncelikle bir jest yapması çağrısı yapıldı ancak Türkiye’nin “Rum Kesimi’ni daha da şımartacak” herhangi bir girişimde bulunmayacağını Brüksel’e net şekilde iletmesi üzerine “karşılıklı adım” stratejisi benimsendi.
Füle’nin başarıya ulaşması için özel bir çaba gösterdiği müzakerelerin içeriği ve detayları da gerek AB Komisyonu’nda gerekse Türk Dışişleri’nde alt kademelerle paylaşılmıyor.
Süreç üst düzey ikili doğrudan görüşmelerin yanı sıra diplomaside “kapalı telgraf” adı verilen isme özel mesajlar aracılığıyla yürütülüyor. Pazarlıklarda önceliği, Ek Protokol’ün ve buna paralel olarak KKTC’yle doğrudan ticaretin de facto uygulandığını gösteren bir adım atılmasının sağlanması oluşturuyor.
Türkiye’nin bir ya da bazı limanlarını Rum bandıralı gemilere açması karşılığında AB ülkelerinden bir ya da birkaçının Ercan Havalimanı’na doğrudan uçuş düzenlemesi pazarlığın başlangıç noktasını oluşturuyor.
Bu formülle bir yandan Rum Kesimi tatmin edilirken diğer yandan da Türkiye’yi doğrudan ticaret konusundaki tutumundan taviz vermiş duruma düşürmeden gelişme sağlanmak isteniyor. Bu adımlarla ulaşılmak istenen nihai hedef ise müzakere sürecindeki blokajları aşmak.
Başlık kalmadı
Pazarlık ortamının oluşmasında müzakere sürecinde açılabilecek başlıklar konusunda yolun sonuna gelinmesi önemli rol oynadı. Ek Protokol nedeniyle askıda olan 8 başlık ve Güney Kıbrıs ile Fransa’nın bloke ettiği başlıklar düşüldüğünde Ankara’nın elinde açabileceği üç başlık kalıyor. Bu başlıkların açılabilmesi için de TBMM’de iktidar ve muhalefetin birlikte ve yoğun şekilde çalışması gerekiyor. Türkiye’de seçim atmosferine girilmiş olması ise bu başlıkların kolaylıkla açılma şansını düşürüyor.
Aralık endişesi
AB, aralık ayında yapacağı zirvede Türkiye konusunu bir kez daha masaya yatıracak. Bu toplantıda Ek Protokol konusu da tartışmaya açılacak. Komisyon çevrelerinde, “Rum Kesimi’nin geçtiğimiz yıllardan farklı ve beklenenin ötesinde bir tepki verebileceği” yönünde bir endişe hakim. Komisyon’a göre karşı karşıya kalınabilecek en kötü senaryo ise “bir ya da birden fazla ülkenin Ek Protokol nedeniyle süreci tamamen bloke etmesi” olur.
Müzakere ek protokolde kilitleniyor
Türkiye ile AB arasında 29 Temmuz 2005’te imzalanan Ek Protokol, iki taraf arasındaki ilişkilerin yeni üyelere yayılması temeline dayanıyor. Bu belgede Güney Kıbrıs’tan Kıbrıs Cumhuriyeti olarak bahsediliyor. Ankara belgeye imza attıktan sonra bunun “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanıma anlamına gelmediğini duyurdu. AB buna karşılık müzakere sürecinde ilerleme sağlamanın ancak “taşıtlara uygulananlar dahil, malların serbest dolaşımının önündeki engellerin” kalkmasına bağlı olduğunu belirtince limanların Rum bandıralı gemilere açılması müzakereler için bir çeşit ön şart halini aldı.