İşte Hüseyin Kaya'nın Gökten Bir Elma Düştü başlıklı yazısı:
“Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar
ördükleri için yalnız kalırlar.”
Bu sözü kim söylemiş olabilir diye sorsak; aforizmalar konusunda
tanınmış yazarlardan biri söylemiştir diye düşünürsünüz.
Kafka, Nietzsche, Schopenhauer yok olmadı bilemediniz. Şirazi, Cibran, Mevlana yok yine
bilemediniz. Bende sizin kadar şaşırdım doğrusu.
Bu sözü 85 yıllık hayatında bir kez başarısız nişanlılık ilişkisi olan İsaac Newton söylemiş. Doğrusu özel hayatını özetleyen bir söz olduğunu baştan kabul etmiş.
“Principia”nın yazarı bilimde çığır açmış birinin asıl şaşırtıcı tarafı aynı zamanda bir teolog edasıyla yazmış olduğu yazılar ve kitaplardır. Bunlardan biri “İki Önemli Kutsal Yolsuzluğun Tarihi” diğeride “Kutsal Kitabın Yorumu” Kutsal Kitabın yorumu adlı kitapta özetle Newton;Babil kralı Nabukadnezer’in görüp ama unuttuğu bir rüyasının yorumu
anlatılır. Danyal (as) evet bizim bildiğimiz unutulmuş olan rüyayı bilen tek kişi ve en iyi yorumlayandır.
Danyal yorumunda bir nevi o tarihten sonra olup bitecekleri bir takım sembollerle anlatır. Başı altın kolları ve gövdesi gümüş belden altı tunç ve ayakları demir ve kilden oluşan bir heykel üzerinden tarihsel bir kehanette bulunur. Ve bu ayrımları Babillileri yenecek
Persler ve sonrasında Grekler ve Romalılar diye devam eder. Bütün tarihsel şahsiyetler vardır bu kehanette. Büyük İskender, Şarlman, Atilla ve daha niceleri.
Ve bu benzetme maden dışında hayvanlar üzerinden de kurulur. İki kanatlı arslan, ağzında üç kaburga kemiği olan ayı, dört kanatlı leopar, onbir boynuzlu keçi. Ve sonunda dört maddeden oluşan heykeli yontulmamış el değmemiş bir taş yerle bir eder. Roma Kilisesidir işte bu.
Kitabın tanıtımında Newtondan böyle bahsedilir. “rasyonel düşünceyi benimseyen, pozitif bilimin kurucuları arasında yer alan ve pozitivist-materyalist anlayışların adeta temel referanslarından birisini oluşturan önemli bir bilginin, hayalleri zorlayan, böylesine
Messianist, apokaliptik, mitik ve mistik bir metinle ilgilenmiş olması çok manidardır.”
Aslında kitabın manidarlığı başkaca bir tutumdan kaynaklanıyor
kanaatimce.
Kitapta Yahudiler için kutsal olan Kudüs ile ilgili en son yazar şunu diyor. Yaşadığı 16.ve [1] 17. yüzyıl olduğu için “ŞİMDİ BU YERLER TÜRKLERİN HİMAYESİNDE. ”Kitaptaki manidar olan kısımlardan biri bu. 'himaye' kelimesi sadece Türklerle yan yana.
Diğer manidarlık ise bütün dinlerin haber verdiği ve bütün dinlerin hükmünü kaldıran Hz.Muhammed ve dininden bahsetmemesi. Şöyle geçiyor İslam tarihini:Araplar bir çekirge
sürüsü bütün coğrafyaya hakim oldular geçici de olsa. Ve Selçukluları İslam tarihinden saymıyor.
Pozitif bilimle uğraşan gavurlarda İslama karşı bu tavır hep var. Bir anda bağnaz kesiliyorlar. Spinoza öyle, Diderot öyle hatta Nietzsche ve diğerleri. Sanki bir İslam felsefe ve bilimi medeniyeti yokmuş gibi sus pus oluyorlar.
Newton’un bir de iftirası var tabi. İstanbul'un fethine çamur atmak istiyor. Fetih sırasında halkın üçte birinin katledildiğini yazıyor.
Elma metaforu dalından kopunca bizi cennetten etti.
Elma dünya hayatının mecburiyetinin simgesidir dolayısıyla.
Tepesine elma düşmüş adamın beyninde bir bağnazlık putu
yaşıyor.
Ecdad bunların tepesine binmekte haklıymış. Tepenize ineceğiz
vesselam.