İstanbul-Çanakkale karayolu üzerinde deniz manzaralı Cevizli Köyü'nün düzlüklerden oluşan ekilebilir arazilerini iş adamı Ahmet Mavitan, köyde yaşamış çiftlik sahibi Mükerem Özsoy'un mirasçıları tarafından 1983 yılında, o zamanın parası olan 7 bin liraya satın almış.
Uzun yıllar köye gelip gitmeyen ve arazilerini sormayan Mavitan'ın, köylüler tarafından ekilen yerleri sahiplenmesi ile köylüler arasında anlaşmazlık yaşanmış. Olayı mahkemeye taşıyan Ahmet Mavitan'ı ciddiye almayan köylüler, davanın açıldığı 1991 yılında ellerinde Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti ve Kadastro Müdürlüğü'nün verdiği tapulara güvenerek işin üstüne gitmemişler. Bunun üzerine mahkemeye elindeki 1983 yılı tarihli noter satışından elde ettiği tapuyu delil olarak sunan Mavitan, mahkemeyi kazanmış.
KÖYLÜLER KARARA İTİRAZ ETTİ
Karara itiraz eden köylüler, yıllar süren dava sonunda kakarın Yargıtay tarafından onandığını ifade ettiler. 59 yaşındaki köy sakinlerinden Ahmet Mercan, bu yerlerin kendisine babasından ve annesinden kaldığını, hatta babasının bu yerleri para ile satın aldığını söyledi.
Yaşanan olayın şaka gibi bir şey olduğunu belirten Mercan, "İki parsel yerim var benim, biri 5 bin 800 diğeri 6 bin 100 metre. Köylünün tamamının yeri zaten toplam 100 parseldir o da bu mahkeme kararıyla gitti hepsi. Bu da yetmezmiş gibi adam bir de döver biçer getirip komşularımızın mahsulünü biçip gidiyor. Jandarma olay yerine geliyor saat gece yarısı 02.00 sıralarında, arkadaş diyor, benim yerlerimi biçtiler rapor tutun diyor. Jandarma ben tutamam diyor. Bu Jandarmalar kime çalışıyor, bunlar benim paramla geziyorlar. Sen buraya gelmişsin raporunu tut haklı veya haksız ona mahkeme karar verir. Bizim yerlerimizi aldılar köyümüzü de elimizden alsınlar. Zaten bu kişinin ibraz ettiği tapu kadar bizim köyümüzün yeri yok. Araştırdık, biz davacının tapusunda 2 bin 300 dönüm arazi gözüküyor, köyün toplam ekilebilir arazisi bin 500 dönüm. O zaman bu kişi bizim köye yaptığı gibi diğer köylere de saldıracak. Ben sayın Başbakan'a sesleniyorum. Bunların düzeltilmesi için müfettiş göndermesini rica ediyoruz. Eğer biz haksızsak ispat edemez isek köyümüzü de alsınlar. Türkiye'de fakirin, köylünün hukuku yok. Parası olanın hukuku var. Garibanın köylünün hukuku yok." dedi.
HAKİMLER BİZİ DİNLEMEDİ
Mahkemeye gittiklerinde hakimlerin kendilerini dinlemediklerinden şikayet Mercan, 40 haneli 150 nüfuslu köylerinde bu mahkeme kararı ile kendilerine yaşam hakkı tanınmadığını söyledi. Mercan, çiftlik sahibi mirasçısının bahsettiği arazilerin mera olarak tapuda yer aldığını, bu kişi ise ekilebilir arazileri sahiplendiğini, mahkemenin de yerinde inceleme yapmadan karar verdiğini ifade etti.
Başbakan'ın, seslerini duymasını isteyen Mercan, bu davayla ilgili olarak müfettiş talebinde bulunduklarını kaydetti. Kendilerinde bulunan Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti ve 1983 yılında Kadastro Müdürlüğü'nün verdiği tapuların hiçbir hükmünün olmamasına bir anlam veremeyen Ahmet Mercan, anayasa değişikliğinde yer alan ve referandumdan 'evet' oyu çıkması ile 'üstünlerin hukukunun' sona ermesine sevindiklerini dile getirdiler.
Gerekirse haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde arayacaklarını vurgulayan Ahmet Mercan, şöyle devam etti: "Bugün elimde bulunan tapular ve haklarım benim elimden gidiyor. Ben ne yapabilirim, nerede hakkımı arayabilirim. Ben de üç tane tapu var, o zaman bunlar Türkiye Cumhuriyeti tapusunu da başkasına verirler. Bu saatten sonra hiç kimseye itimadım ve güvenim yok. Yargıtay'ın onama kararında şahit ve bilirkişilerin beyanlarına göre karar verilmiş.
Öte yandan, köylülerden hazır bulunan şahitler aynı köyden olduğu için kabul edilmemiş. Yakın köyden bir kişinin şahitliği var. Buna itiraz ettim ben. Çünkü bu kişi, 1934 doğumlu Recep oğlu Mustafa Koç diye kayıtlı. Bu kişi, bu köydeki çiftliğe geldiğini çalıştığını, çobanlık, yarıcılık, ortaklık yaptığını bu çiftliği ve civarını çok iyi tanıdığını söylemiş. Çiftliğin sınırlarında olan kireç ocağı şurası, kavaklık burası demiş. Ben diyor Atatürk zamanında bu yerleri çok işledim diyor. Ben de buna itiraz ettim, Atatürk 1938 yılında vefat etti, bu kişi ise 1934 yılında doğmuş bu anlattıkları mümkün olmaz o kişi 4 yaşındaydı mahkeme buna göre karar verdi dedim, hakim bana bir şey yapamam diyor. Devletin atadığı hakim bana bu cevabı veriyor. Yani bu durumda artık ben ne yaparım."