Dünyada herhangi bir sağlık merkezine bedensel problemlerle başvuran her beş kişiden birinin asıl sorununun, ruh sağlığındaki bozulmalar olduğu tespit edildi. Ayrıca dünya nüfusunun yaklaşık 400 milyonu ruhsal ya da psiko-sosyal problemden dolayı acı çekiyor.
7 Nisan Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle görüşlerini aktaran PSYCASE Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık’tan Psikolog Mustafa Varol Yorulmaz, “Stres ve sağlık alanında yapılan araştırmalar, ruh sağlığının genel sağlığımız için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bu yüzden tüm dünyada dikkatleri ruh sağlığının önemine çekip ruh sağlığı ile ilgili konulara yönelik farkındalığı artırmak amacıyla 7 Nisan günü Dünya Ruh Sağlığı Günü ilan edildi” açıklamasını yaptı.
Koruyucu ve önleyici destek önemli!
Ruh sağlığı bozukluklarının gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin sorunu olduğuna dikkat çeken Yorulmaz, “Ruh sağlığı; kişinin işlevselliğini, mutluluğunu, yaratıcılığını ve yaşam doyumunu engelleyecek kadar önemli bir konu. Bu yüzden kimi zaman bilinmeyen kimi zaman önemsenmeyen kimi zaman da bilerek saklı tutulan ruhsal rahatsızlıklar çok geç olmadan teşhis ve tedavi edilmelidir” uyarısını yaptı.
Kişilerin ruh sağlığı bozulmadan koruyucu ve önleyici desteklerin önemini de vurgulayan Psikolog Mustafa Varol Yorulmaz, “Stres ve öfke yönetimi, kişilerarası iletişimi güçlendirme, psikolojik duyarlılığı artırma, problem çözme teknikleri gibi yaklaşım ve yöntemler aslında koruyucu ruh sağlığı alanı için oldukça önem teşkil eden uygulamalardır. Koruyucu ruh sağlığı çalışmaları toplumları da içinden geçtiği sosyal, ekonomik ve pek çok stresli olaylara karşı hazırlıklı kılar” dedi.
Stres kaygıları harekete geçiriyor!
Özellikle deprem, sel, terör, savaş gibi ani ve yoğun değişimlerin sıkça yaşandığı toplumlarda, ruhsal açıdan kırılgan olmayan, psikolojik anlamda dirençli, kendilerine güvenli bireylerin gelişmesinin toplumsal denge ve düzenin sağlanması açısından büyük önem taşıdığını da açıklayan Yorulmaz, şöyle devam etti: “Kaynağı her ne olursa olsun stres ilk aşamada güvensizliği körükleyip kaygı veya korku duygusunu harekete geçirir. Kaygı, korku ve panik duygularına sahip olan kişilerin de sağlıklı bir şekilde davranmalarını beklemek gerçekçi olmaz. Ruh sağlığı yerinde olmayan bir toplum ne bir gelişme gösterebilir ne de ekonomik, sosyal, bilişsel alanlarda varmak istediği çağdaş hedeflere ulaşabilir. Bu yüzden ruhumuzun da sağlığını korumalıyız.”