TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2011 verilerini yayımladı.
TÜİK araştırmasına göre, geçen yıl en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 8 kat çıktı. Bu fark bir önceki sene de 8 kat olurken, 2009 yılında 8.5 kat olarak gerçekleşmişti.
Geçen yıl, en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik son gruptakiler, toplam gelirden yüzde 46.7 pay alırken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5.8 oldu.
İSTANBUL EN ZENGİN
Türkiye'de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 24 bin 343 lira iken, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 10 bin 774 lira oldu.
İstanbul Bölgesi 14 bin 873 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumunda iken, bunu, 12 bin 924 lira ortalama gelir ile Ege Bölgesi izledi.
En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 418 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
GELİRDE EN FAZLA PAY, MAAŞ-ÜCRET GELİRLERİNE AİT
Maaş-ücret gelirleri, yüzde 44.8'lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip oldu. Bunu yüzde 21.4 ile müteşebbis gelirleri, yüzde 19.4 ile sosyal transferler takip etti.
Sosyal transferlerin yüzde 92'sini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 17.8'lik paya sahip iken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1,5 oldu. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 68,2'si tarım-dışı sektörden oluştu.
NÜFUSUN YÜZDE 16.1'İ YOKSULLUK RİSKİ ALTINDA
TÜİK araştırmasına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, nüfusun yüzde 16.1'i yoksulluk riski altında. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 13.9 iken, kırsal yerlerde yüzde 15.7 oldu.
Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı ise yüzde 18.5 olarak gerçekleşti. Araştırmanın 2009 yılında sürekli yoksulluk riski altında olanların oranı yüzde 17.3 iken, 2010 yılında bu oran yüzde 18,5'e yükseldi.
10 KİŞİDEN 6'SI KENDİ EVİNDE
TÜİK araştırmasına göre, kurumsal olmayan nüfusun, yüzde 59.6'sı kendilerine ait konutta oturuyor. Yüzde 41.6'sının konutunda ''sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi'' sorunlar söz konusu. Yüzde 41.7'sinin oturduğu konutta ''izolasyondan dolayı ısınma sorunu'' yaşanıyor. Yüzde 61,8'inin hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunuyor, bu borç ödemeleri, yüzde 26,2'sinin hanesine çok yük getiriyor.
Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 86.5'i ''evden uzakta bir haftalık tatili'', yüzde 67.6'sı ''beklenmedik harcamalarını'' ve yüzde 80.3'ünü ''yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını'' ekonomik nedenlerle karşılayamıyor.
Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan ''maddi yoksunluk'' oranı 2009 yılında yüzde 63, 2010 yılında yüzde 66,6 iken, geçen yıl yüzde 60.4 olarak hesaplandı.