CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''genel af'' konusundaki sözlerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
''Biliyorsunuz sılayı rahim (akraba ziyareti) diye bir şey var. Sayın Kılıçdaroğlu, sılayı rahim yapmakla güzel bir şey yapmış bundan dolayı kendisini kutlarım. Bizim geleneğimizde önemli bir şeydir. Bütün mesele sonraki süreç. İfade edilen şey genel af meselesi. Şunu seslendirmek zorundayım. Genel af yetkin var mı? Bu şehitlerimizin anneleri, babaları, kardeşleri, onun, sen feryadını kulak ardı edebilir misin? Böyle bir hakkı ben kendimde göremiyorum. Bir defa bu tür bir genel affa ilk defa ben karşı çıkarım. Böyle bir yetkiyi kendimde görmüyorum. Nasıl böyle bir şey söylersin bu yetkiyi kim verdi?
Düşünce, fikir suçu, bunu konuşmak başka ama bunun içine katilleri, teröristleri paketlemeye kalkarsanız başka bir şey.''
Dersim'de yapılanların ''katliam'' olduğunu söylediği için rahatsız olan çevreler bulunduğunu dile getiren Erdoğan, ''O bölge halkının yaklaşımını bilemem. Çok olumlu telefonlar aldım. Ama sadece aynı mezhebi paylaşıyoruz, diye olaylara bakmak da yanlış. Olaya objektif bakmayı da bileceğiz. Farklı mezhep, farklı inançta olmak başka, doğru tespit başka'' dedi.
-''TEHDİTTE BULUNMAM MÜMKÜN DEĞİL''-
Başbakan Erdoğan, muhalefetin ''korku toplumu, korku imparatorluğu'' değerlendirmelerinde bulunduğunun hatırlatılması üzerine, ''Böyle bir algı oluşturmaya muktedir olsam partim hakkında kapatma davası açılamazdı. Rahatlıkla yaptılar. Şu ana kadar gelen başbakanlar içinde acaba benim kadar hakarete uğrayan var mı? Aileme varıncaya, çocuklarıma varıncaya kadar, yapmadığım şeyler yüzünden... Eleştirilmek zaten çok hafif geliyor. Öyle yazarlar var ki gün geçmiyor ki bana hakaret etmesin'' diye konuştu.
Erdoğan, şunları söyledi:
''Eleştiri bana kazandırır ama hakaret olduğu zaman rahatsız eder. Bu konuşanlar karşılığında benden bu cevapları da bulmasalar. Örneğin, bazı odalar, dernekler, onlar kim bilir daha neler yapacaklar. Buna rağmen... Bunların kazançları nerelerden nerelere çıktı ve bunu da açık açık söylüyorlar. 'Sizin döneminizde kazandım ama beş yıl önce şuradaydım, gelmem gereken yere gelemedim' diyor. Onun muhasebe kayıtlarını da ben mi tutacağım. Bakıyorsunuz genel açıklamalarında 'ülkemizin ekonomisi çok iyi ancak biz AK Parti'nin yanında değil filanca partinin yanındayız'. Benim partimin yanında olmanı istemiyorum
Başbakan Erdoğan, muhalefetin, devletin araçlarıyla miting yaptıkları yönündeki eleştirilerine karşılık, ''Ayıptır. Bir defa söylediğin şeyler doğru değil. Dürüst ol. Şu anda Hazinenin sana verdiği yardımlarla partinin kasasından bu seyahatlerini ödüyorsun. Onunla dolaşıyorsun veya partiye yardımlar gelmişse oralardan gelir. 'Benim paramla' diyorsun, milleti aldatmaya gerek yok. Bizim bir imkanımız var. Biz iktidar partisiyiz. Gittiğimiz yerlerde bir makama tahsisli olduğu için bu araçlarla gerek açılış törenleri onları da mitingleri de yapıyorum, ikisini bir arada çıkarıyorum. Bununla bu işi yürütüyorum. O kadar açılış var ki bunların sayısı belirsiz. Ama senin öyle bir derdin yok ki'' diye konuştu.
-HAVUZLU VİLLA POLEMİĞİ-
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun ''AK Parti'nin siyaseti zenginleşme aracı olarak kullandığı'' yönündeki eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
''18 yaşından itibaren siyasetin içindeyim. Bulunduğum partilerde gençlik kollarından ilçe başkanlığına, MKYK üyeliğine kadar bütün görevlerde bulundum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğumda Üsküdar'da ailece bir apartmanda oturuyorduk. Hatta bu apartman bile çok gazetelere yansıdı, 'kaçak' diye. Belediye Başkanlığının Florya'da muhteşem bir köşkü var. Ben o köşke oturmadım. Nefis, çok büyük. Yine 'nereden çıktıysam orada oturacağım' dedim, orada oturdum. Başbakan olduğum ana kadar orada oturdum. Başbakan oldum, Ankara'da resmi konutta oturmadım. Burada sadece çalışmaları, toplantıları yaparım. Misafirlerimiz geldiğinde otellerde yemek vermektense yemeğimizi orada yeriz. Bunlar bizim hassasiyetlerimiz. Tüm bunlar, hepsi düşünülerek yapılan şeyler. Maliyetleri kılı kırk yararak, yaparız. Subayevleri'nde kirada oturuyoruz. Bir arkadaşımızın evi, apartmanda bir dairedeyiz. Komşularım var. Şimdi burada oturuyorum diye beyefendi bir şey söylüyor mu? 'Başbakanlık Resmi Konutunda oturmuyor maşallah' diyor mu? 'Belediye Başkanlığında köşkte oturmadı' diyor mu?
Son dönemlerde biz 17 yıl bir firmanın bayilik ve distribütörlüğünü yaptık. Çeşitli birikimlerimiz oldu. Benim köylüm, şu anda oturduğum ev onun villasıdır. Çevrede beş villa ona düştü. Altı-yedi villa toprak sahibine düştü. Bizim de böyle bir arayış içinde olduğumuzu bildiği için bize söyledi, 'maliyetine veririm' diye. O sırada şirketi tamamen devrettik. Bulunduğumuz yeri de apartmanı kendilerine sattık. O şekilde böyle bir şeyle biz, kardeşlerim oraya taşındık. Onun kiracısı olarak oturuyorum. O ev benim değildir. Benim payıma düşen şu anda özel bir finans kuruluşunda durmaktadır. Oradan elde ettiğim nemayla bunun kirasını ödüyorum. Ama buna yapılan yakıştırmaları anlatmaktan bıktık, onlar dinlemekten bıkmadı. Sonra baktık kendisiyle ilgili durum ortaya çıktı. 'Taksitini ödeyemediğim için satmaya karar verdim' diye manevrasını yapıyor. Bizi bunları cevaplandırma noktasına düşürme.''
Başbakan Erdoğan, belediyeler arasında asla bir ayırım söz konusu olmadığını vurgulayarak, ''Nerede olursa olsun derdimiz, oradaki belediye başkanının hangi partiden olduğu değil. Orada insanlar var. Biz 'bölgesel, etnik milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Oradaki bütün insanları vatandaşım olarak bilir ve hizmeti götürürüz'' dedi.